SEHER VAKTİ

Ey! Güzel sabah, gelişin ne muhteşem

Doğuma iki saat, başladı çoktan heyecan

Tüm varoluş pür neşe, hazırlıklar peşinde

Çok ulvi bir şeyler var, karanlığın içinde

 

Seçilirken hayal meyal, o karartı suretler

Anladım bunlar karga, toplaştılar karşı damda

Bekleşiyorlar baştan, gelsinler diğerleri

Ne güzel bir heyecan, kıpır kıpır bedenleri

 

Bu sırada takıldı gözüm yukarılara,

Gördüm o an martıları, iri bedenleriyle

Ne muhteşem bir sahne, birlikte uçuşları

Beraber kılıyorlar, sabah namazlarını

 

Ne kadar çok karga, birikmişler karşı damda

Fırladı biri saçaktan, ben onları gözlerken

İzledi diğerleri, hemen onu ardından

Ah! Nasıl uçuyorlar, hep birlikte durmadan

 

Heyecandan dilim lal, meşgul iken zikirle

Zevk ediyorum alemi, mahlukat ibadette

Namaz vakti çıkmadan, yöneldim seccademe

Bir oldum, bir edenle, ben de imsak vaktinde

Osman Gürbüz Yılmaz    04.12.2017

 

H E S A P – K İ T A P 

Olmak ister isen MELAMİ

İncele peşinen kendini

Niyet ihlasla olmalı

Eğer varsa bu sende

Tabii ol bir kamile

De ki; geldim sidk ile

HER SÖZÜNÜ tutacağım

Senin himmetin ile

İlk önce EMİN olup

Amineden doğacağım

Girip melami yoluna

Mursidi başına tac et

Kendine oldum deme

Kapıya eşik olmak

Işte gerçek hedefin

Şimdi size sorarım

Bu yolda mıyız biz de?

Yoksa hep neden? Niçin?

Sorulara boğulup

Hedefleri unuttuk

Gelin güzel kardeşlerim

Bu gün mübarek bir gün

Tazeleyelim yeminleri

Doğuralim MUHAMMEDİ

Olalım biz de EMİN

Osman Gürbüz Yılmaz

YAŞAMAK ÇOK GÜZEL

Farkettim yavaşça uyandığımı
Sevinçle anladım ki çok dinlenmişim.
Sabah ezanı başlayarak katıldı sevincime
Düşündüm hamd için çok şeyler var diye

Sağlıklıyim, huzurluyum, mutluyum.
Şükran için, işte bak ayaktayım.
Nefes alıyorum, nefes veriyorum, dipdiri.
Sahip olan tüm bunlara, sadece hamdetmeli.

Tüm bunlardan ala, zenginlik mi var?
Karşılıksız alınan hediye bunlar.
Her nefs bunlara vefa içinde
Kalpten ve sıcacık, rabbine şükretmeli…

Osman Gürbüz YILMAZ

A L D A N M A 

Bitir artık dostum bu manasız koşuyu
Göğüsle final ipini bitsin geçmiş, gelecek
Sonu gelmez yarışlar, hep birer aldatmaca
Yaşananlar hep AN’da ne varsa hepsi onda
             ×     ×     ×
Mahzun olma be dostum gelecekten de korkma
Öyle bir gücün var ki halifem dendi sana
Kainat dürüldü gönlüne sen dünyaya gelirken
İzin verme be dostum kanma yalan dünyaya
           ×          ×         ×
Bil yarini,  güven ona,  sana hep dost olana
Hayalde zanda değil hep sende bulunana
Tüm insanlar fitraten kötülük istemezler
Bir kötü şey olsa da ne yaptılar bilmezler
          ×          ×          ×
Takdir,  onay bekleme yap hep doğru olanı
Yarin razıysa eğer hoşnuttur diğerleri
Yaşarsan sen hep böyle, kalırsın hep bu An’da
Cennet burda be dostum sanma sakın ukbada
Osman Gürbüz YILMAZ

81. Bilen Söylemez

81 nci ders:BİLEN SÖYLEMEZ

DOĞRU SÖZLER KULAĞA HOŞ GELMEZ,

Doğru sözler nefsindeki ikilikten kurtularak “BİR” ile bir olan kişiden açığa çıkan sözlerdir.Henüz nefs sahibi olanlarda ise zitlar dünyasının zıtlıklar üzerine bina edilmiş sözleri hüküm sürmektedir.Örnek: Birliği yasayanlar için “kötü bir olay” “kötü bir kişi” yoktur.Çünki onlar olaylarda ve kişilerde daima, bizim gelişmemiz, daha iyiye ve güzele ulaşmamız için birşeyler olduğunun bilincindedirler.O mesajı ararlar.Nefs sahipleri ise o mesajı görmek yerine, olaylara ve kişilere odaklanarak fırsatı kaçırırlar.Doğru sözler onların kulaklarına hoş gelmez.

HOŞ SÖZLER DOĞRU DEĞİLDİR

“Hoş Sözler” denildiğinde derhal “Nahoş Sözler” de kabullenilmiş olur.
Işte gene ikilik çıktı karşımıza!
Aslında BİLGELİK adlandırıp vasiflandirmaktan öte olan “YAŞAMAK” ile ilgili bir kavramdır ki onun “BILGE” diye adlandırılması bile “CAHİL” kelimesini doğurur.Onun için kişinin”BİLGE” olduğunu kanıtlayan vasıflardan biri de onun “az konuşması ve çok dinlemesidir.”
Aslında hoş olan veya olmayan, bizim gördüğümüz değil, o gördüğümüzdeki vasiflamalarimizdir.
Hani Aşık Veysel’in bir türküsünde geçer: Güzelliğin on para etmez. Bu bendeki aşk olmasa. Yani değerlendirme bakıştadir.Tüm sözler de, aslında biz onları”HOŞ” olarak niteleyene dek, doğal olarak hoştur.Biz niteledigimizde iş değişir.Aslında hiçbir şey kelimelere dökülemez.Ne var ki dünya üzerinde bir başka türlü öğrenemeyecegimiz için (aslında birer sembol olan) sözleri kullanıyoruz.Bu da tanımlanan şeylerin göreceligi üzerine kurulmuştur.Örnek: TAO diyoruz.Bu sözcük herşeyi ihata ederek kucaklayan, çevreleyen gerçek TAO’yu nasıl temsil edebilir ki? Bizler öğrenim döneminde mecburen anlatma zorunluğundan kullanıyoruz.Asıl olan sözcük değildir.Gerçek olan BİR olandır.Ikilikte kalanlar aslında “HAYAL VE ZANDA” yaşamaktadırlar.
“Hoş Sözler doğru değildir” cümlesi de, “HOŞ” nitelemesi yönüyle doğru değildir.

DOĞRU OLAN GÖSTERİŞ YAPMAZ,
GÖSTERİŞ YAPAN DOGRULUKTAN SAPAR.

” Bir kişi gösteriş yapıyorsa” Demek ki, bir kendi var. Bir de kendini beğendirmek istediği.Bu çıkıyor ortaya. O zaman, anlıyoruz ki, bu kişi “BİR”likte değildir.Ikilikte kalmıştır.Bu neticeye göre o “DOĞRU” da değildir.

GERÇEK AKIL ÇOK ÖĞRENMEKLE ELDE EDİLMEZ, ÇOK ÖĞRENEN AZ AKILLIDIR.

Varlık “BİR”dir.
Ruh “BİR”dir.
Akıl”BİR” dir.
Akıl kişilerin kendilerine ait birşey değildir.Akıl “Evrensel Bilinç” de denilen, Allah, Tanrı, God, Gott denilene ait olan bir değerdir.Bizim beynimiz bizim kişisel bilgisayarımizdir.Biz, ulaşmaya ihtiyacımız olan bilgileri Akıl denilen Evrensel Bilincteki ana bilgisayardan alıyoruz.Kimilerine ” çok akıllı ” deriz ya, onun manası; kişinin beynindeki nöronlar arasındaki bağlantının çok güçlü ve çok zengin oluşu demektir.İnsanlar çok tefekkür etme yoluyla, o bağlantıları güçlendirip, çoğaltabilir.İnsanlar çok okuyup öğrenme yoluyla kendilerine tefekkür kapılarını açarlar.Fakat okuyup öğrenmekle o evrensel akla bağlanamazlar.Ona bağlanmanin yolu, TAO’nun veya INCİL’in veya KURAN’ın bize anlattıklarını yapmamızla yani AŞK ile hayata gecirmemizle oluşur.Bilgeler o evrensel akla ulaşmış olanlardır.Onlar bizim bilmediğimizi bilir, görmediğimizi görür.Neden acaba? Işte onlar evrensel akla ulaşmışlardir da ondan…

BİLGE ISTIFCILIK YAPMAZ,
VERDİKÇE ZENGINLEŞIR,
ZENGINLEŞTIKCE VERİR.

Bilge insan ” Bolluk” bilincine ulaşmıştır.Varlık-Yokluk ikileminden kurtulup Varlık’da karar kılmıştır.Biriktirme tutkusu kalmamıştır.Sahip olduğu herşeyi (KORKU denilen şey onda olmadığından) verir.O verdikçe de tüm varoluş ona daha fazlasını vermek için hızla harekete geçer.Onu daha zenginleştirir.O zenginleştikce daha çok verir.Verdikçe de daha çok zenginleşir.

GÖKYÜZÜNÜN YOL’U KESMEDEN KESKINLESTIRMEK ;

TAO’nun tüm dileği tüm insanların;
1- KORKU’dan uzak
Yani gelecek endişesi
olmadan yaşamaları
2- MAHZUN olmamaları
Yani, geçmiş yaşamlarını
tekrar tekrar gundeme
getirip hüznü yasamamalari
3- AN’da kalmaları
Daima AN’da kalıp, evrensel

akışa (su misali) yumuşacık
katılıp tam mutlu olmalarıdır

Bunları başarmak zor değildir. TAO bunu gerceklestirmemiz için gerekenleri bu kitaptaki 81 adet derste bize anlattı.Bunları tekrar tekrar okuyarak, daha önemlisi, fikrederek ve tefekkür ederek, yaşamımızda uygularsak BİLGE oluruz.Herkes BİLGE olsun için yaratılmıştır. “Ben kim, bilgelik kim?” sözü ancak nefsin kandırmasidir.

BİLGENİN YOL’U,
CABALAMADAN YAPMAKTIR.

Bilge “BİR” ile bir olduğu için, evrensel Akıl yoluyla, hiç gayret göstermeden, daima güzel olanı hiç cabalamadan yapar…

Bu ders ile birlikte Lao Tzu’ nun
YOL VE ERDEM kitabının 81 adet dersinin açıklanması tamamlanmış oldu.

80. Küçük Ülkenin Ahalisi Az Olur

KÜÇÜK ÜLKENİN AHALİSİ AZ OLUR.

Daha iyiye , daha güzele , daha yüksek değerler içinde yaşamaya yönelen insanlar bir ülkenin çok az ama çok az bir kesimidir.

İŞLERİNİ ON KEZ,
YÜZ KEZ KOLAYLAŞTIRAN
BULUŞLARLA KARŞILAŞSALAR DA,
ONLARI KULLANMAZLAR.

Yaşamlarını adeta uykuda gibi, bilinçsiz, fikirsiz ve tefekkürsuz yaşayan bu büyük kesim,
hayatlarını güzelleştirecek,
onlara yaşam sevincini
tattırip mutlu edecek,
nice açık işaretlerle ,
karşılaşsalar da,
onları fark etmezler.
Çünki FIKRETMEYI bilmezler.

HAYATLARINI BİR KEZ ,
HATTA BİRKAÇ KEZ
TEHLİKEYE ATSALAR DA,
UZAK ÜLKELERE GÖÇ ETMEZLER.

İçinde bulundukları ” RÜYADA GİBİ” uykuda geçen yaşamları yüzünden, başlarına türlü belalar da gelse,
u y a n m a z l a r.
Zahirde çok yakın,
Manada çok uzak
olan, yüksek bilinçle
fikrederek, tefekkür ederek
yaşayacakları
medeniyet ülkesine
hicret etmezler.

SANDALLARI,
ARABALARI OLABİLİR,
AMA ONLAR BINMEZLER.

Perdeleri yırtarak,
Duvarları,
ve kalıpları yıkarak,
yeniye,
ve güzel olana
ulaşmak için,
her türlü vasitalara sahiptirler.
Ama, onları kullanmazlar.

YAZI YAZMAKTANSA,
SICIMLERE DÜĞÜM ATMAYI
YEGLERLER ;

Teknolojinin yeniliklerini,
Bilimin sunduğu güzellikleri,
kullanacakları yerde,
hala,
ilkel alışkanlıklarını sürdürürler.

YEDİKLERİ, GİYDİKLERİ,
HEP BASİT ŞEYLERDİR;

Yaşamın bize ikramı olan
türlü güzelliklere,
onlara tapmadan,
şükrederek yararlanmak varken,
insana yakışmayan bir ilkellik
İçinde yaşarlar.

EVLERİNDEN HOŞNUTTURLAR,
ÇALIŞMAKTAN ZEVK ALIRLAR.

Dünyada bulunurken asıl görevimizin,
p o t a n s i y e l i m i z i
tam olarak açığa çıkartmaya,
yönelmek olduğunun,
bilincine varmadan,

bu güzelim fırsatı,
basit işlerle
heder ederler…

KOMŞU ÜLKELER,
KÖPEK, HOROZ GÜRÜLTÜSÜNÜ
DUYACAK KADAR YAKIN
OLABİLİR;
AMA KÜÇÜK ÜLKENİN İNSANLARI,
BİR KEZ BİLE ORAYA GİTMEDEN
YAŞAR VE ÖLÜR.

Aslında CENNET manasına gelen komşu ülkelerden kasıt;
bizim hicret etmemiz gereken fikirli, tefekkürlu olarak kendimizde tümüyle mevcut olan, potansiyelimizi açığa çıkartabilecek bir yaşam tarzıdır.Bu bizim hemen yanıbaşımızdadir.Yani, tamamen bizim içimizdedir.Oraya ulaşmak için, göz açıp kapama zamanı yeterlidir.Bu bir IDRAK halidir.Cennet denilen tüm güzellikler, şundan, bundan, şundan, bundan sonra değildir.
” Güzellikler Ülkesi” hemen şuracıkta, içinde yaşadığımız
” A N ” dadır.
Bunu idrak etmeye,
sadece,
ihlasli,
kalpten,
samimi, bir yönelme yeterlidir.
Ama insanların çoğu,
nefsine güvenerek,
dünya inanan için cehennem,
kafir için cennettir,
d i y e r e k,
mutluluğu mezardan öteye,
bırakarak,
kısa süren hazlar yaşayıp,
TAO’nun dediği gibi,
gerçek mutluluğu,
BİR KEZ BİLE
yasamadan,
ölür
çöp ve gübre olur……

79. Büyük Düşmanlar Barış Yapınca

BÜYÜK DÜŞMANLAR
BARIŞ YAPINCA
Ders 79
Kıta 1;

Ülkeler ne şekilde yönetilirse yönetilsin, uygulamalar genelde “halkın çoğunluğunun” istediği şeylerdir.İnsanların azınlığı ise bundan razı olmayacaklardir.Bu kesimin de yönetime karşı düşmanca duygular beslemesi olasıdır.Bu dersin ilk iki cümlesi bana Platon’un ” Ya filozoflar kral olmalı, ya da krallar filazof ” sözünü hatırlattı.Onun bu sözünden yaklaşık 550 yıl sonra gerçek bir filazof Roma İmparatoru oldu.Bu kişi Marcus Aurelius idi.Yönetim döneminde Roma Imparatorluğuna “Altın Çağını” yaşattığı için “Altın Çağ” anlamına gelen Aurelius adı ona sonradan takılmıştı.
Anlatmaya çalıştığım; İnsanların çoğunun isteğine bakıldığında
Erdem ve Mutluluk getirecek yüksek değerli kararlar vermek pek mümkün görülmüyor.Eğer yönetenin kendisi Marcus Aurelius gibi bir BİLGE ise, onun vereceği kararlar muhakkak ki Adil ve Hakça kararlar olacaktır ki, onlar da ancak mutluluk ve huzur getirirler.
Bu dersin birinci kıtasında TAO konuya bu yönde bir açıklık getirmiştir.Bu da : Bilge kişilerin “hakkı daima hak sahibine verecekleridir”
TAO’nun öğretisinin bilgeliğine sahip olmayan kişilerin ise vergi memuru gibi yönetimde sadece tahsilat işine bakmalarıdir.

79 ncu ders
2 nci kıta;

Tao’nun öğretisi salt hayırdır. Hayrı tavsiye eder.Kişilere bakmaksızın, yapıp etmemizi istediği sadece hayırdır.Insanlara
M U T L U L U G U
Y A S A M. S E V I N C I N I
H U Z U R U
yasatacak olan da budur…

78. Yeryüzünde Hiçbir Şey

78 nci ders
1 nci kıta;

Maalesef biz insanlar, bir şeyi farkettigimizde ve başka birinde bir şeyi gördüğümüzde veya birinin bize o güne kadar bilmediğimiz bir gerçeği açıkladığında tam olarak “AN”da kalamadıgimizdan ” O Şey ” hakkında tam bir idrak oluşamiyor.Aslında yeni bir şey öğrendiğimizde o konu üzerinde tefekkür etmemiz gerekmektedir.Ancak o zaman o yeni ogrendiklerimizi kendi yaşamımızda kullanarak istifade ederiz.Işte o zaman yeni öğrenilen, bizde gerçek bilgi olmuş olur.Böylece onu kendimize mal etmiş oluruz.Bu birinci kıtada TAO insanların çoğunluğunun “bilgileri” kullanmadığını hatırlatıyor.İnsanların büyük çoğunluğu aralarındaki ihtilaflarda, derhal seslerini yükselterek kaba davranışlarla ötekini sindirmeye çalışıyor.Aslında güleryüz ve tatlı dille yapıcı yönde ve probleme değil, çözüme odaklı yumuşak bir yaklaşım kesinlikle olumlu sonuçlar verecektir.Tarihte bunun örnekleri çok defalar yaşanmıştır.Indira Gandhi tek başına Ingiltere’yi dize getirmiş ve ülkesine bağımsızlığı kazandırmıştır.Napoleon, kapısına dayanan ve onu teslim almaya gelen Fransız ordusuna bilinçli konuşmalarıyla teslim alınmak bir yana, oradan başlarına Kumandan olmak suretiyle birlikte ayrilmislardir.Gelen bir küçük gurup asker değil, koca bir orduydu…

78 nci ders
2 nci kıta;

Problem arayan bir bakışla değil de daima problemi çözmeye yönelik bir bakışla olaylara yaklaşan bilge kişiler, halkta gördükleri ve düzeltilmesi faydalı olan, onlara mutluluk ve huzur getirecek bazı konuları, kendilerine ilke edinirler.Bilgeler proaktif kişilerdir.Onlar resmin bütününü görürler. Severek ve karşılık beklemeden yardıma soyunurlar.Böyle kişileri kim sevmez ki? Halk da onları gerçek efendi kabul eder.

78 nci ders
Son cümle;

Eleştiri niteliği taşıyan sözler çok doğru da olsa, nefs sahibi olan reaktif kişileri rahatsız eder.Asla dinleyemezler.

77. Gökkubbenin Yolu

77 nci ders
1 nci kıta;

“Gökkubbenin yolu” ile işaret edilen Tao ve Tao’nun öğretilerini tamamen benimseyip, tüm yaşamlarında tam olarak uygulayan bilge kisilerdir. Tao’nun yaşam ilkelerinden biri de, çok seylere sahip olanların feragat ederek hiç olmayanlara da bir şeyler vermesidir.Bunu ifade için”gerilmiş yay” metaforu kullanılmaktadır.Oku hedefe atmak için yay gerildiginde, üstteki uç alçalarak biraz aşağı iner.Alttaki uç da yükselerek biraz yukarı çıkmış olur.Sosyal barışın sağlanması için sadece Taoizm’de değil, tüm semavi dinlerde de “komşunu kendin gibi seveceksin” emri vardır.Komşu olarak kastedilen de, yakınımızda ikamet eden, hergün rastladığımız kimseler değildir.Bu ayetlerin açıklamalarını peygamberler “tüm insanlar komsumuzdur”şeklinde ifade etmişlerdir.

77 nci ders
2 nci kıta;

“İNSAN olarak kastedilen, henüz nefsine köle olmaktan kurtulamamış kişidir.

77 nci ders
3 ncü kıta;

Yol’u bulan diye kastedilen tüm erdemleri kendinde toplayan ve Tao’nun ahlakını kendisinde ahlak edinen bilge kişilerdir.
Bilge kişiler maddi ve manevi hizmeti kendilerine ilke edinmislerdir.Tanıdıkları, tanımadıkları, inanan, inanmayan, iyi veya kötü ayırım yapmadan herkesi kendilerinden öne alır ve hizmet ederler.

77 nci ders
4 ncü kıta;

Bilge kişinin alkışla, methedilmekle, öne çıkarılmakla işi yoktur.Onların tüm hayatları hayırdır.Onlar hiçbirşey yapmasalar da sırf pozitif enerji taşıdıklarından çevrelerindeki negatif enerjiyi bir sünger gibi çekerler, o bölgeyi rahatlatırlar. Böyle bilge bir kişinin çevredeki 7-8 milyon kişiyi rahatlattığı söylenmektedir.
Bilgelik yoluna girmiş olanlar belki yüz kişi içinde bir kişidir.Bilge olanlar ise, bin kişide bir kişidir.Fitraten ise tüm insanlar bilge olabilecek şekilde yaratılmışlardir.

76. İnsan Doğarken

Tao, bize daima denge içinde, sevgi dolu ve yoğun merhamet duygularının sahibi olarak, olaylara ve kişilere tam bir alçakgönüllüluk içerisinde yaklaşmamizi öneriyor.Bu da bize bilge kişilere işaret eden
“Olgunlaştıkca başlar, başaklar gibi eğilirler.” sözünü hatırlatıyor.
Öfke ve sertlik ise; olaylara ve kişilere karşı duygularımızın abartılı bir şekilde yükselerek dengesinden çıkıp hem kendimize hem de başkalarına çok üzücü, bazen de telafisi imkansız negatif sonuçlara neden olmaktadır.
Bahçe hobileri olanlar bilirler ki, ektikleri tohumlar ilk önce o katı topraktan sıyrılarak bir çift narin yaprakla ekicisine merhaba derler. O ilk yin ve yang yaprakları öylesine narindirler ki, insan onların topraktan nasıl bozulup kırılmadan çıkışlarına şaşar.
Wu-Wei yani akışa uygun davranarak, hiç bir şeyi zorlamamak Taoizm felsefesinin temel prensibidir.Aslında bu tüm bilgelerin yoludur.

Hz.Muhammed SAV.’in Mekke fethi bu derste örnek gosterilebilir.Hz.Muhammed SAV. savaş için bir ordu hazırladı ve askerlere yanlarına savaş kılıcı değil yolculuk kılıcı almalarını istedi. Askerlerine dedi ki: Mekkeye gidiyoruz.Orayı feth edeceğiz.Size emrediyorum ki; size bir saldırı olmadığı takdirde ellerinizi kılıçlarinizdan uzak tutun.Taşkın davranışlarda bulunmayin.Sakin ve yumuşak başlı olun.Böyle davranirsaniz Allah’ın lütfu ile orası bugün bizim olacaktır.
Gerçekten de ordu at ve develerin sakin yürüyüşüyle Mekke’ye girdi.Hiç bir karşı koyusla karşılaşilmadi.Mekke feth olunmustu.Hic bir kılıç darbesi olmadan!
Tao’nun son cümlede belirttiği gibi ” katilar ve güçlüler” aşağılarin en aşağısında, esnek ve latif olanlar ala-i illiyindedir.(yücelerin yücesindedir.)